A-

A+

AÇIK ARTTIRMA İLE İKİNCİ EL MOTORLU KARA TAŞITI SATIŞINDA KDV DÜZENLEMESİ

Özellikle Covid-19 pandemisi ile artarak hayatımıza giren çevrimiçi alışveriş sistemi ile her türlü malın alım-satımı oldukça kolaylaşmış, satılan ürünler arasında ikinci el motorlu kara taşıtları da ciddi bir alan kaplamaya başlamıştır. Dahası, birçok emtia gibi ikinci el motorlu kara taşıtının satışları da açık arttırma usulü ile internet üzerinden gerçekleşebilmektedir.

Bilindiği gibi, internet üzerinden gerçekleştirilen açık arttırmalarda ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal eden kimi firmalar yalnızca alıcı ve satıcıları bir araya getiren, alışverişin güvenli bir ortamda gerçekleştirilmesine aracılık eden sanal bir platformdan ibaret olup satışı gerçekleşecek ürünün sahibi olmamaktadır.

Gerçekten de, ilgili şirketler Türk Borçlar Kanunu m.520’de yer alan tanım ve düzenleme uyarınca taraflar arasındaki hukuki ilişkide bir simsar konumundadır. Simsarın yegâne görevi ise taraflar arasındaki sözleşmenin kurulmasına aracılık etmekten ibaret olup, sözleşmenin kurulmasını taahhüt etmek veya tarafların karşılıklı edimlerinin yerine getirilmesini sağlamak gibi yükümlülükleri bulunmamaktadır.

Bu yazımız ile Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 97726449-130[1800428717]-77380 sayılı ve Müzayede Mahallinde Yapılan İkinci El Araç Ticareti konulu özelgesi ile yapılan KDV düzenlemesini ve bu düzenleme çerçevesinde açık arttırma usulü ikinci el motorlu kara taşıtı satışı ile iştigal eden aracı konumundaki firmaların durumunu incelemeyi amaçlıyoruz.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 97726449-130[1800428717]-77380 sayılı ve Müzayede Mahallinde Yapılan İkinci El Araç Ticareti Konulu Özelgesi ile Ne Amaçlanmaktadır?

İlgili özelge, komisyon karşılığı hizmet veren çevrimiçi açık arttırma usulü ikinci el motorlu kara taşıtı satışı yapan firmaların KDV Kanuna istinaden kimin mükellef olacağına, bu mükellefin özel matrah şeklinden yararlanıp yararlanamayacağına ve kendine ait araçların satışından kaynaklı hesaplanan KDV’lerin indirim konusu olup olmayacağına yönelik sorulara istinaden hazırlanmıştır.

Bahsi geçen sorular özelge ile aşağıdaki gibi cevaplanmıştır;

1. Vergi Usulü Kanunu (“VUK”) bakımından aracılık faaliyetinden ötürü elde edilen komisyon gelirleri için aracılık yapan firma, genel hükümler çerçevesinde, hizmet verdiği müşteriye fatura kesmelidir.

2. KDV Kanunu (“KDVK”) bakımından ihale ortamında yapılan satışlarda bu satışı yapan KDV mükellefi olacaktır. KDVK’nun 8/1-ç maddesi gereğince satışı yapan kişi somut olayda aracı firmadır. Taşıtın tabi olduğu oranda KDV hesaplanmalı ve hesaplanan KDV’nin 1 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilerek ödenmelidir.

3. VUK bakımından tanzim edilecek faturada, ihale yoluyla satılan araçlar için satıcı tarafından alıcı adına fatura düzenleneceği ve düzenlenecek bu faturada da kesin satış bedeli üzerinden hesaplanan KDV bilgisi gösterilerek söz konusu satışın müzayede mahallinde yapılan satış olduğu ve satışa ilişkin KDV’nin müzayedeyi düzenleyen tarafından beyan edilip ödeneceğine ilişkin açıklamaya yer verilmelidir.

4. KDVK bakımından ihale ile yapılan satışlarda kesin satış bedeli, KDV’nin matrahıdır ve bu satıştan doğan giderler dolayısıyla ödenen vergiler bundan mahsup edilemez. Fakat bu KDV miktarı, komisyon üzerinden hesaplanan KDV’den indirilebilir.

5. KDVK bakımından ikinci el motorlu kara taşıt ticareti ile iştigal eden şirketin İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında yetki belgesinin bulunması halinde, ikinci el motorlu kara taşıtlarının KDV mükellefi olmayanlardan alınarak (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dâhil) vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın müzayede mahallinde yapılan araç satışlarında, 3065 sayılı Kanunun 23/f maddesi çerçevesinde özel matrah uygulanması mümkündür.

Özetle, yapılan satışın gerçekleştiği esnada açık arttırmayı düzenleyen firma tarafından KDV’nin beyan edilip ödenmesi ancak faturanın ise satıcı tarafından faturada not düşülerek KDV hesaplanmadan kesilmesi gerekecektir. Dolayısıyla, açık arttırmayı düzenleyen firma KDV yükümlüsü olacaktır.

İkinci el binek otomobil satışlarında kesin satış tutarı üzerinden %1 oranında hesaplanan  KDV, müzayedeyi yapan firmanın otomobilin sahibi olan firmaya keseceği komisyon faturasından 1 no.lu KDV yoluyla indirim konusu yapılabilecektir.

Bu noktada, özelge gereği doğan orantısız KDV yükümlülüğünden kurtulabilmek adına açık arttırmalarda ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal eden firmaların artık aracı konumunda hareket etmek istemeyeceğini ve taşıtın satışında artık malik olmak isteyeceğini öngörebiliyoruz. Bu haliyle, aracı konumunda hareket etmeyen firma taşıtın mülkiyetini anlık olarak asıl satıcından alacak ve asıl alıcıya devredecektir. Böylece bu işle iştigal eden firmalar araç satış bedeli üzerinden direkt KDV yükümlüsü olma riskini bertaraf edebilecektir.

Peki, aracı olarak ikinci el motorlu kara taşıtı satışıyla iştigal eden bu firmaları malik olması halinde bekleyen riskler nedir?

İlk olarak taşıtları açık arttırmaya çıkartan firmanın artık asıl satıcı ve alıcı ile akdedeceği sözleşmelerde ilk devrin anlık olarak firmaya yapılacağını ve sonra mülkiyetin asıl alıcıya devredileceğini belirtmek gerekecektir. Bu haliyle, akdedilecek sözleşme tescil edilmiş taşıt üzerinde mülkiyeti devir borcu doğuran bir sözleşme olacak ve noter huzurunda gerçekleştirme gerekliliği gibi şeklen geçerlilik koşullarına tabi olacaktır.

Diğer yandan artık aracı olarak hareket etmeyecek firma açısından taşıtta bulunan ayıplardan kaynaklı sorumluluk söz konusu olabilecektir. Ticari satışlarda ayıptan sorumluluk Türk Ticaret Kanunu’nun 23. Maddesi ile düzenlenmiştir;

“Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır.

Sözleşmenin niteliğine, tarafların amacına ve malın cinsine göre, satış sözleşmesinin kısım kısım yerine getirilmesi mümkün ise veya bu şartların bulunmamasına rağmen alıcı, çekince ileri sürmeksizin kısmi teslimi kabul etmişse; sözleşmenin bir kısmının yerine getirilmemesi durumunda alıcı haklarını sadece teslim edilmemiş olan kısım hakkında kullanabilir. Ancak, o kısmın teslim edilmemesi dolayısıyla sözleşmeden beklenen yararın elde edilmesi veya izlenen amaca ulaşılması imkânı ortadan kalkıyor veya zayıflıyorsa ya da durumdan ve şartlardan, sözleşmenin kalan kısmının tam veya gereği gibi yerine getirilemeyeceği anlaşılıyorsa alıcı sözleşmeyi feshedebilir.

Alıcı mütemerrit olduğu takdirde satıcı, malın satışına izin verilmesini mahkemeden isteyebilir. Mahkeme, satışın açık artırma yoluyla veya bu işle yetkilendirilen bir kişi aracılığıyla yapılmasına karar verir. Satıcı isterse satış için yetkilendirilen kişi, satışa çıkarılacak malın niteliklerini bir uzmana tespit ettirir. Satış giderleri satış bedelinden çıkarıldıktan sonra artan para, satıcının takas hakkı saklı kalmak şartıyla, satıcı tarafından alıcı adına bir bankaya ve banka bulunmadığı takdirde notere bırakılır ve durum hemen alıcıya ihbar edilir.

Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.”

Dolayısıyla, ikinci el motorlu kara taşıtı satışı ile iştigal eden firmaların malik olacak olması nedeniyle ayıptan sorumluluğu gündeme gelecek, ticaretini yaptığı taşıtı yasaya uygun şekilde inceleyecek veya incelettirecek, bildirimini yapacak ve ağır kusurunun bulunduğu ayıplar dışında ayıptan sorumsuzluk anlaşması yapması gerekecektir.