A-

A+

Haciz İşlemine Karşı Aile Konutu Güvencesi

Anayasa Mahkemesi’nin Aile Konutu Güvencesinden Kaynaklanan Hakları Borçlu Eşlerinin de İleri Sürebileceğine Dair Yorumu 

Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.2019 tarihli ve 2016/10454 sayılı kararı ile; İcra Mahkemesinin, eşlerden birinin borcundan dolayı aile konutunun haczedilemeyeceğine ilişkin diğer eş tarafından yapılan itirazı, eşin aktif dava ehliyeti olmadığı gerekçesiyle dinlenilmemiş olmasının, aile hayatına saygı hakkını ihlal edip etmediği tartışılmıştır.

Başvurucu dilekçesinde, ilgili mevzuatta borçlunun hâline münasip evinin haczedilemeyeceğinin düzenlendiğini, hükümde yer alan hâline münasip kavramının borçlunun aile ilişkilerini ve ailenin devamlılığını da kapsadığını, mesken üzerine konulan hacizden ve icra marifetiyle aile konutunun satılmasından aile fertlerinin de etkilendiği, devletin aileyi koruma yönünde pozitif yükümlülüğü bulunduğu, aile fertlerinin de aile konutuyla ilgili işlemlere karşı dava açabilme hakkının mevcut olduğu, bu kapsamda adil yargılanma hakkı ile aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürülmüştür.

  • Anayasa Mahkemesine Konu Yerel Mahkeme Kararı:

Başvurucu, İcra Mahkemesi nezdinde şikayet başvurusu yaparak eşinin borcu nedeniyle aile konutu üzerine tesis edilmiş haczin kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkeme dosyasında yapılan keşif neticesi hazırlanan raporda, dava konusu meskenin 3 oda, 1 salondan oluşan ve lüks olmayan, bulunduğu mevki ile mevcut durumu gözetildiğinde piyasa değeri 140.000 TL olan ve başvurucunun hâline münasip aile konutu vasfında bir ev olduğu tespit edilmiştir.

Ancak Mahkeme yargılama sonucunda borçlu eşinin aktif dava ehliyeti olmadığı gerekçesi ile şikâyetin reddine karar vermiştir. Yerel Mahkeme gerekçesinde; Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi ile İcra ve İflas Kanunu'nun 82. maddesinin birinci fıkrasının (12) numaralı bendine dayanılarak malik olan eşin borcundan dolayı aile konutunun icra yoluyla satışının yapılabileceği, başvurucu lehine taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmuş olmasının icra takibinde taraf olmayan başvurucuya haczedilmezlik şikâyetinde bulunma imkânı tanımadığı belirtilmiştir.

  • Anayasa Mahkemesi’nin Kararına Konu olan Anayasa ve Yasa Düzenlemeleri

T.C. Anayasası’nın 20. maddesi:

Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" başlıklı 20. Maddesinde herkesin, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı düzenlenmiştir.

T.C. Anayasası’nın 41. maddesi:

Anayasa’nın "Ailenin korunması ve çocuk hakları" başlıklı 41. Maddesinin birinci fıkrasında ailenin, Türk toplumunun temeli olduğu ve eşler arasında eşitliğe dayandığı, ikinci fıkrasında ise devletin, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı düzenlenmiştir.

Türk Medeni Kanunu’nun 194. madde:

Aile Konutuna ilişkin ana düzenleme Türk Medeni Kanunu'nun Aile konutu başlıklı 194. maddesinde düzenlenmiş olup madde metni aşağıdaki gibidir:

"Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini tapu müdürlüğünden isteyebilir.

Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur."

İcra İflas Kanunu’nun 82. maddesi:

İcra İflas Kanunu’nun "Haczi Caiz Olmayan Mallar ve Haklar" başlıklı 82. Maddesinin 12. bendinde de borçlunun haline münasip evinin haczedilemeyeceği düzenlenmiştir. Ancak borç bu eşyanın bedelinden kaynaklanıyorsa bu kural uygulanmaz. Yine evin kıymetinin fazla olması halinde, bedelinden haline münasip olan kısım ihtiyacın karşılanması amacıyla borçluya bırakılarak ev haczedilmek suretiyle satılabilir.

  • Anayasa Mahkemesi’nin Kararının Gerekçesini Oluşturan Hak İhlalleri

Anayasa Mahkemesi kararında, Mahkemenin başvuruya konu olayların hukuki nitelendirmesini serbestçe yapabileceği belirterek, başvurucu tarafından ileri sürülen adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının, aynı zamanda aile hayatına saygı hakkı kapsamındaki güvencelerden yararlanılıp yararlanılmadığı hususuna da ilişkin olduğunu belirtmiştir. Bu kapsamda başvurunun Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde düzenlenen aile hayatına saygı hakkı bağlamında ele alınması gerektiği kabul edilmiştir.

Kararda, aile konutunun, sadece eşlerden birinin mülkiyetinde olsa bile tüm aile bireylerince kullanıldığı, yani tüm aile bireylerinin aile konutu üzerinde birlikte zilyetlikleri söz konusu olduğu ifade edilmiştir. Yine ailenin sosyal ve ekonomik yaşamı açısından son derece önemli bir yere sahip olan aile konutunun, eşlerin mutluluğu ve çocukların geleceği için bir güvence, evlilik kurumunun ve aile hayatının bir arada sürmesini sağlayan ve aileyi bir çatı altında toplayan en önemli unsurlardan biri olduğu vurgulanmıştır.

Bu kapsamda, yaşam merkezi hâline getirilen aile konutunun kaybı hâlinde aile bireylerinin barınma hakları ile aile ilişkilerinin sürdürülebilirliğinin tehlikeye gireceği, dolayısıyla Medeni Kanunumuzda yer verilen Aile Konutu hükümleri ile; aile yaşamının korunmasının amaçlandığı ve aile hayatına saygı hakkının etkin şekilde korunması ve bu kapsamda aile ilişkilerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması hususunda gerekli yasal altyapının oluşturulduğu ifade edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, İcra İflas Kanunu’nda öngörülen borçlunun hâline münasip evinin haczedilemeyeceği kuralını da kararında tartışmış, ilgili hükümde, borçlunun kullanımında olan evin haczedilmesinin, barınma hakkı üzerindeki etkisi ile alacaklının mülkiyet hakkı arasında bir dengelenme yapıldığı, sonuç olarak da borçlunun sosyal ve ekonomik durumuna uygun olduğu tespit edilen mesken ile ilgili bir koruma sağlanarak barınma hakkına üstünlük tanındığı kabul edilmiştir.

Bu kapsamda, İcra İflas Kanunu’nun 82. maddesinde öngörülen haciz yasağının temel gayesi borçlunun hâline münasip evinin haczedilmesini önlemek suretiyle borçlunun barınma hakkını korumak ise de, hacze konu meskenin aynı zamanda aile konutu niteliğinde olması hâlinde borçlu ile alacaklının farklı menfaatlerinin dengelenmesinde artık Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde öngörülen aile hayatına saygı hakkına yönelik güvencelerin de devreye girdiği belirtilmiştir.

Bu durumda hacze konu olan evin borçlunun hâline münasip olup olmadığı değerlendirilirken bunun aynı zamanda bir aile konutu olduğu hususunun da göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanmıştır. Borçlunun hâline münasip evinin haczedilmesi ve icra yoluyla satılması durumunda, o evde kalan aile bireylerinin de mağdur olacağı ve anılan haciz ile icra yoluyla satış işlemlerinden doğrudan etkilenecekleri, bu halde haczedilen evin aile konutu olduğu hâllerde hâline münasip ev kavramı sadece borçlunun değil borçlunun ve ailesinin sosyal ve ekonomik durumuna uygun olan konut biçiminde anlaşılması gerektiği ifade edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, yukarıda yer verdiğimiz gerekçeler ile Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinin aile konutuyla ilgili olarak devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerin mülkiyet hakkından bağımsız olduğunu, bu sebeple aile konutundan kaynaklanan anayasal güvencelerin ihlalinin tespiti, durdurulması ve giderilmesi amacıyla oluşturulacak mekanizmalara başvuru imkânının aile konutunun maliki olmayan eşe tanınmamasının, devletin pozitif yükümlülüklerinin ihlali sonucunu doğurabileceğini belirtmiştir. Bu bağlamda da aile konutunun haczedilmesine karşı borçlunun eşinin de yargı yoluna gitmekte hukuki yararının olduğu; eşin de aile konutu güvencesinden kaynaklanan haklarını ileri sürebilme ve bunları yargı mercilerinde tartıştırabilme imkânına sahip olması gerektiği, aksi takdirde ailenin yaşamını sürdürdüğü konutun aile konutu güvencesinden yararlanmasının hiçbir anlamı kalmayacağını kabul etmiştir.

SONUÇ:

Anayasa Mahkemesi önüne gelen hak ihlali başvurusuna ilişkin yapmış olduğu incelemede, Yerel Mahkeme tarafından yapılan yargılama sürecinde alınan bilirkişi raporunda üzerine haciz konulan taşınmazın lüks olmayan, normal bir mesken olduğu, başvurucunun eşi ve öğrenci olan kızı ile birlikte bu evde yaşadığı, başvurucunun hâline münasip bir ev olduğu tespit edilmesine rağmen; borçlu eşinin, meskeniyet iddiasına dayalı haczedilemezlik şikâyetinin Mahkeme tarafından dava ehliyeti yokluğundan reddedilmesinin bir hak ihlali olduğu sonucuna varmıştır.

Karar’da, haczedilemezlik şikâyetini ileri sürebilme ehliyetini icra takibine taraf olanlarla sınırlayan Yerel Mahkeme yorumu nedeniyle başvurucunun, aile konutuna ilişkin olarak Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvencelerin gözetilmediği iddialarını öne sürme ve bunlara saygı gösterilip gösterilmediğini tartıştırma imkânın ortadan kaldırıldığı ifade edilmiştir.

Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.2019 tarihli ve 2016/10454 sayılı kararı ile, borçlunun, aile konutu niteliğindeki borçlu ve ailesinin sosyal ve ekonomik durumuna uygun olan evinin haczi halinde, sadece borçlunun değil, taşınmazın üzerine konulan hacizden doğrudan etkilenecek borçlu eşinin de aile konutuna ilişkin güvencelerden yararlanarak meskeniyet iddiasıyla haczin kaldırılmasına yönelik şikayette bulunabileceği açık olarak anlaşılmıştır.